Milliyet’ten Betül Topaklı’nın derlemesine göre; Dünyanın pek çok ülkesinde binlerce yıldır süregelen kültürler, kendilerine ait birbirinden farklı geleneklerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Yaşanan bu kültürel farklılıklar bir toplumda oldukça normal kabul edilen bir gelenek olurken, diğerinde çok büyük bir şaşkınlıkla karşılanabiliyor.
Nepal’de binlerce yıldır gerçekleştirilen bu gelenek de bunlardan biri. Nepalliler normal bir genç kıza dünyada yaşayan tek tanrı (tanrıça) olan ‘Kumari’ olarak tapıyor, onu tantrizm ve farklı ritüellerle ‘Güç Tanrıçası’na dönüştürüyor. Ayaklarının yere değmesi bile yasak olan bu küçük çocukların maruz kaldıkları durum ise insanın tüylerini ürpertiyor.
Kumari’nin birebir çevirisi bakir anlamına geliyor. Ancak Nepal’de ‘Kumari’, ‘Prenses’ anlamına gelen Sanskritçe ‘Kaumarya’ kelimesinden alınıyor. Katmandu Vadisi’nin tanrıçası Taleju’nun ruhunun küçük bir kız çocuğunun bedeninde reenkarne olduğuna inanılıyor. Tanrıça Kumari olarak adlandırılan bu çocuklar sadece kızlar arasından, Newari kökenli Shakya ailesinden seçiliyor. Söz konusu çocukların hiçbir dişini kaybetmemesi gerekiyor.
2-6 yaş arasındaki kız çocukları arasından seçilen tanrıçaların çeşitli kriterlere uyması, birçok ritüeli tamamlaması ve 32 güzellik kriterinin hepsinden tam puan alması gerekiyor. Bu kurallardan bazıları; deniz kabuğu gibi bir boyna, ördek gibi yumuşak ve net sese, kapkara gözlere ve kıvrımlı cinsel organlara sahip olmak. Ancak bu güzellik kriterlerinin hepsine sahip olan kız çocuklarının Kumari olmayı belirleyen iki aşamayı daha tamamlamaları gerekiyor.
HAYVAN KAFALARIYLA AYNI ODADA 1 GECE
Kumari adayı çocuklar, kendilerinden önceki Kumari’nin sahip olduğu oyuncaklar ve ona ait olmayan oyuncaklarla birlikte bir odaya konuluyor. Gerçek Kumari’nin, bir önceki Kumari’ye ait oyuncakları hissedip seçmesi bekleniyor. Bu aşamayı geçen çocukların ise ölmüş inek, domuz, tavuk ve bufalo kafası bulunan karanlık odalarda bir geceyi soğukkanlılıkla geçirmesi gerekiyor. Tüm bu aşamaları başarılı bir şekilde tamamlayan kız çocuğu, Nepal’in tanrıçası olarak seçiliyor.
17. yüzyıldan beri bu geleneğin kurbanı olan küçük kız çocuklarının yani sözde tanrıçaların Katmandu’da kendilerine tahsis edilen evde yaşamaları gerekiyor. Ne yazık ki çocuklar bu evden yalnızca 13 kez yani sadece dinî bayram ve festivallerde çıkabiliyor. Kumariler, gün içerisinde yalnızca bir defa pencereden dışarıyı seyredebiliyor. Kısıtlı zamanlarda ailesiyle iletişim kurabilen bu kız çocuklarının okula gitmesi de yasak.
KUMARİLERİN AYAKLARI HİÇ YERE DEĞMİYOR
Özel günlerde halk arasına karışan Kumariler, hediyelerle ve büyük coşkuyla karşılanıyor. Hatta ayaklarının yere değmesi yasak olduğu için halk bu kızları omuzlarında taşıyor. 2 bin 300 yıllık bir kökeni olan bu gelenek, ne yazık ki birçok küçük çocukların hayatını altüst ediyor. Çocukların hayatı maddi sıkıntılardan uzak olsa da yerine getirmesi gereken farklı törensel görevleri bulunuyor. Bakıcıları çocuğu yani Kumari’yi, parlak kırmızı ve altın rengi kıyafetlerle giydiriyor. Ayaklarına kadar uzanan bir pelerin, kırmızı bir tişört ve kırmızı bir türban giydirilen çocuklara ‘Ateş Gözü’ makyajı yapılıyor. Onlara göre ‘Ateş Gözü’ Kumari’nin özel algılama gücünü temsil ediyor.
BEREKET VE İYİ ŞANS GETİRDİĞİNE İNANILIYOR
Kumari Ghar’da yaşıyor. İnsanlar, yaşayan tanrıyı bir an olsun görebilme umuduyla o sarayın penceresinin dışında uzun süre bekliyor. Yaşayan tanrıya bir bakışın bile iyi şans getireceğine inanılırken, Kumari’nin hastalık üzerinde özel bir güce sahip olduğuna inanılıyor. Pek çok yüksek profilli insan, bereket ve iyi şanslar almak için onu ziyaret ediyor.
ERGEN OLUNCA TANRIÇALIKTAN MEN EDİLİYOR
Çocuklar ilk adetini gördüklerinde ise Nepal halkı onların masumiyetlerini kaybettiklerine inanıyor. Bu yüzden ergenliğe giren Kumariler, tanrıçalıktan atılıyor ve onların yerine daha küçük kızlar seçiliyor. ‘Kumari ile evlenenlerin çabuk ölecekleri’ şeklindeki batıl inanç ise bu çocukların ömür boyu yalnız kalmalarına ve asosyal yaşamalarına sebep oluyor. Bu geleneğe maruz kalan kız çocukların olduğunu bilmek insanın içini acıtıyor. Ancak bunun gibi daha birçok ilginç gelenek günümüzde hâlâ devam ediyor.
Çeşitli çocuk ve insan hakları aktivistleri bu geleneğin Kumari’nin haklarını ihlal ettiğini iddia ediyor. Aktivistler, ailelerinden ayrı tutuldukları ve çeşitli çocuk haklarından mahrum bırakıldıkları için hükümetin bu geleneği yasaklaması gerektiğine inanıyor. Ancak bu geleneğin eski tarihi ve kültürel önemi olması dolayısıyla çocukların hakları dikkate alınarak devam ettiği görülüyor.