Babacan’dan Erdoğan’a “Buyruk” Tepkisi: “Seçime Kadar Bu Hadsizlik, Bu Hukuksuzluk Nereye Kadar Gidecek Bilmiyorum.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Düzce’de; “Genel seçimlere doğru giderken, ‘319 bin konutu bir yılda tamamlayacağız’ dedi. Milletimiz de buna inandı. Nerede bu 319 bin konut? Aslında depremzedelerin ihtiyacı olan 850 bin konut, o ayrı. Bir yılda tamamlanmasını taahhüt ettiği rakam 319 bin… Yarısını bile yapamadılar, çeyreğini bile yapamadılar, Kahramanmaraş’ta söz verdiklerinin 10’da birini bile yapamadılar. İnsanlar haya konteynerde, hala çadırda… 14 Mayıs seçimlerine giderken bir hayal sattılar. Acı dolu insanlarımızın tertemiz duygularını istismar ettiler. Yapamayacaklarını bile bile bu sözü verdiler. Geçen seneki mayıs seçimlerini kazandılar ama helalinden kazanmadılar” dedi. Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Adıyaman’daki “İstasyon talebiniz var. İçişleri Bakanıma da söyledim, Ulaştırma Bakanım da yanımda… Ona da talimatı vereceğim, buyruğumu vereceğim. Bu sorunu da halledeceğiz” sözlerine de “Ne dedi dün, ‘Buyruğumdur.’ Bir sonraki seçime kadar; artık bu hadsizlik, bu hukuksuzluk; ‘Ben dedim oldu, ben yaptım oldu’ anlayışı nereye kadar gidecek, bilmiyorum. Madem, buyruk verince bu iş oluyor da bir buyruk ver de enflasyon da bir düşsün” tepkisini gösterdi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Düzce’de açıklama yaptı. Babacan, özetle şunları söyledi:

“HÜKÜMET VE YÖNETİCİLER ORTADAN YOK OLUYOR”

“Türkiye gerçekten zor dönemlerden geçiyor. Deprem bölgesindeydim… Düzceliler, deprem nedir, deprem bölgesi olmak nedir çok iyi bilir, çok iyi anlarlar. Düzce, afetlerin büyüğünü yaşamıştı. 17 Ağustos gecesi sönen hayatları umutları, 12 Kasım akşamı yok olan yarınları, biten hayalleri yaşamıştı. O günlerde de tıpkı bugün olduğu gibi, en çok söylenen söz neydi? ‘Unutmayacağız. Unutturmayacağız.’ Üzerinden tam 25 sene geçti. ‘Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz’ cümlesi, slogandan ibaret kaldı. ‘Deprem öldürmez, bina öldürür’ cümlesi slogandan ibaret kaldı. Unutuldu. Yapılan tatbikatlar gösterişte kaldı. Üzerinden 25 sene geçse de 99 depremleri ile yaşadığımız acıdan ders çıkarılmadı. Zihniyet değişmedi… Ülkemizin her köşesinde, sahipsiz memleket hissi yaşanıyor. Her afette, her felakette; yurdumuzun bir başka köşesi sahipsiz kalıyor. Eşten, dosttan, vatandaştan gayrı hükümet ve yöneticiler ortadan yok oluyor… Bir yandan iş makinaları parklarda kilitli kaldı, bir yandan da insanlar enkazların altında haykırışlarla yardım bekledi. İşte; eşe, dosta ruhsatsız binalar; haksız rantla zenginleşen müteahhitler, denetlenmeyen yapılar… Yapılanların çoğu, olası bir depremi göz ardı ederek birilerinin haksızca zenginleşmesini hedefleyen işlerden ibaret.

NEREDE BU 319 BİN KONUT?

Biz bunun için buradayız. Türkiye’ye kader olarak dayatılan bu zihniyeti değiştirmek için buradayız. Koltukların sahipleri değişse de insanımızı düşünmeyen kafaları değiştirmek için buradayız. Bu zihniyete kimsenin mahküm olmadığını göstermek için buradayız. Buradayız ve burada olmaya devam edeceğiz.

6 Şubat’ın yıldönümünde; teslim edilen konut sayısı vadedilenin çok çok altında kaldı. Depremden sonra Erdoğan, ne dedi? ‘Bir sene içinde 319 bin konut hazır olacak’ dedi. Ne zaman? Tam deprem ile genel seçimlerin arasında söyledi. Genel seçimlere doğru giderken, ‘319 bin konutu bir yılda tamamlayacağız’ dedi. Milletimiz de buna inandı. Nerede bu 319 bin konut? Aslında depremzedelerin ihtiyacı olan 850 bin konut, o ayrı. Bir yılda tamamlanmasını taahhüt ettiği rakam 319 bin… Yarısını bile yapamadılar, çeyreğini bile yapamadılar, Kahramanmaraş’ta söz verdiklerinin 10’da birini bile yapamadılar. İnsanlar haya konteynerde, hala çadırda… Irak’tan şehit haberimiz geldiğinde ne oldu? Baktılar ki şehidin ailesi bir çadırda yaşıyor. Şehit ailelerinin evlerine bayraklar asılır. Baktılar assak bir türlü, asmasak bir türlü… Elleri ayaklarına dolaştı.

“YAPAMAYACAKLARINI BİLE BİLE BU SÖZÜ VERDİLER”

14 Mayıs seçimlerine giderken bir hayal sattılar. Acı dolu insanlarımızın tertemiz duygularını istismar ettiler. Yapamayacaklarını bile bile bu sözü verdiler. Geçen seneki mayıs seçimlerini kazandılar ama helalinden kazanmadılar. Ben o günlerde söyledim. TOKİ 20 yılın ortalaması, her yıl 50-60 bin konut yapabilmiş. 20 yılın ortalaması bu. Ortalama yılda 50-60 bin konut yapabilen TOKİ, nasıl olacak da bir yılda 312 bin konut yapacak. Şunu bir açıklayın dedim. Bunun kaynağını nerede bulacaksınız, söyleyin. Sustular. Cevap vermediler. ve biz hemen ne yaptık? Dedim ki, ‘Bu kafa ile giderseniz yapamazsınız.’ Biz 6 Mart’ta deprem raporunu açıkladık. Madde madde neler yapılması gerektiğini açıkladık, 100’lerce madde. Hükümete gönderdik. Dedik ki, ‘İş bilmiyorsunuz, beceremiyorsunuz, boşa atıyorsunuz, hayali hedefler gösteriyorsunuz.’ Bilmeyince… O zemin olmayınca… İş üretmekle değil de laf üretmekle ülkeyi yönetmeye alışınca alışkanlıklarından vazgeçmiyorlar…

“İŞTE ERDOĞAN’IN 2024 TÜRKİYE’Sİ BU”

Yaşam alanları sınırlı, iş güç yok, internet sorunlu, telefon erişimi dahi bazı bölgelerde sınırlı. Erdoğan ürünü 2024 Türkiye’si bu. Yollar çamur, delik deşik çukurlu, temiz suya erişmek pek çok bölgede hala sorun… Erdoğan ürünü 2024 Türkiye’si bu. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni aciz, yetersiz duruma düşürdüler. Devlet kurumlarını vatandaşlarına hizmet edemeyen, insanların derdini çözemeyen bir hale düşürdüler. İşte Erdoğan’ın 2024 Türkiye’si bu.

“BU MU SİZİN GERÇEK BELEDİYECİLİK ANLAYIŞINIZ?”

Şimdi yine bir seçim arifesindeyiz. Yine ‘Biz yaparız, biz ederiz’ diye ortada dolaşıyorlar. Sazı ellerine aldılar, biz çözeriz diye bağırıyorlar çağırıyorlar. Neymiş, ‘Gerçek belediyecilik.’ 39 ilin belediyesini kazandılar. Sekiz tane belediyeye de kayyumla el koydular. Etti 47. Deprem bölgesindeki 11 ilin, 10’u bizzat belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı’na bağlı çalıştığı, Cumhurbaşkanı’ndan talimatla çalıştığı yerler. Ne diyor Hatay’a? ‘Merkezi yönetim ile yerel yönetim uyum sağlamazsa böyle olur’ diyor. Kahramanmaraş’ta feryat ediyorlar. Söz verdiklerinin yüzde 10’unu bile yapamadılar, konut sayısı olarak. Adıyaman’daydım. Besni’de adım attım, esnaf ne dedi? ‘Hatay’da yaptığı açıklamayı görünce ağladım. Burada da bir şey olmadı ki…’ dedi. İşte bizim, gerçek, gönlü açık vatandaşlarımızın tespiti bu… ‘Gerçek belediyecilik…’ Eşe dosta, adrese teslim ihaleler yapanlar onlar değil mi?.. Belediyelere yakınlarını, sadece kendi partisindeki dolduranlar onlar değil mi? Bu mu diye soruyorum, ben Sayın Erdoğan’a, bu mu sizin gerçek belediyecilik anlayışınız?

“YAPAMADILAR, YİNE YAPAMAYACAKLAR”

Kamu spotu gibi bir uyarıda da bulunmak istiyorum. Size, kendilerini belediye başkanı olarak tanıtan ve vaat veren birtakım şahıslara inanmayın. Yapmadılar, yine yapamayacaklar. Yapamadılar, yine yapamayacaklar. Zihniyet aynı olduğu sürece; yapma, başarma imkanları da yok. Zaman, yeni bir yol çizme zamanı. Zaman, yeni bir şeyler yapma zamanı. Zaman, zihniyeti değiştirme zamanı…

Biz bütün bu meselelerde; imar rantlarında, yolsuzlukla mücadelede, siyasi etikte… 2013, 2014, 2015 yıllarında; çalışmalarımızı yapıp, sunduğumuzda… ve Meclis’ten geçirmek için… Başbakan’ın imzasıyla, Bakanlar Kurulu tasarısı olarak gidiyor, Meclis’e… Bize ne dedi biliyor musunuz? ‘Ülkede yolsuzluk mu var ki bunlarla uğraşıyorsunuz’ dedi. ‘Üstelik’ dedi, ‘Ben bu dediklerinizi yaparsam, ben partime il başkanı, ilçe başkanı bulamam’ dedi… Hiçbir kamu imkanımız olmamasına rağmen, il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız nasıl bulundu? Niyeti temiz tutunca oluyormuş. O belediye deyince, rant gözlüklerini takanlardan değiliz. Biz belediyeciliği sadece ve sadece halkımıza hizmet kurumları olarak görenleriz…

“MADEM BUYRUK VERİNCE BU İŞ OLUYOR…”

Biz yerinden yönetime inanıyoruz. ve öyle merkezden gelen buyruklarla değil. Ne dedi dün, ‘Buyruğumdur.’ Bakalım nereye doğru gidecek, bilmiyorum. Bir sonraki genel seçime kadar; artık bu hadsizlik, bu hukuksuzluk; ‘Ben dedim oldu, ben yaptım oldu’ anlayışı nereye kadar gidecek, bilmiyorum. Madem, buyruk verince bu iş oluyor da; bir buyruk ver de enflasyon da bir düşsün. Dört yıldır, beş yıldır; niye sürekli enflasyon artıyor. Niye zamanında bir 200 liralık banknot… Ne kadar ediyordu? 134 dolar ediyordu. Şu anda bu banknot, 7 dolar bile etmiyor. Bunun içerisinden 127 dolar nereye kaçtı? Bu 200 liralık banknotun içinden 127 dolar, kim çaldı, nereye gitti? İnanın çok üzülüyoruz. Yazıktır günahtır bu ülkeye… Yerinden yönetim anlayışı olmayınca, şehirler de kentine gelemiyor. Rant varsa, Ankara’nın, Beştepe’nin onayından geçiyor… Biz onlara bir şehir nasıl yönetilir göstereceğiz, ki ülke nasıl yönetilir anlasınlar.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir